"Güfte yazma konusunda olağanüstü bir yeteneği olan Alpay, müziğe uygun sözleri rakı masasındaki peçete kağıtlarına yazmakta fazla zorlanmamıştı. Ne var ki, romanın ve filmin adı olan 'Samanyolu' kelimesini şarkıya uyarlamakta zorlanıyorlardı. Ney yapsalar, ne etseler olmuyordu. Şarkıya uygun sözleri çok kısa sürede bulmuşlardı ama, saatler geçtiği halde bu engeli bir türlü aşamıyorlardı. Oysa Metin Bükey'in çok acelesi vardı, bir an önce plakçı firmasına gitmek için sabırsızlanıyordu. Sonunda çareyi, 'Samanyolu' kelimesinin şarkı formatında değil, şiir olarak okunmasında bulmuşlardı. Bükey, peçeteleri toplayarak, hemen plakçısının yolunu tutmuştu. Bükey ve plakçısı, şarkının kim tarafından okunacağı konusunda akıllarına gelen ilk uygun isim, o dönemde değişik tarzıyla beğeni toplamakta olan Timur Selçuk oldu. Apar topar Selçuk'u bulmuşlardı ama umdukları ilgiyi bulamamış, büyük bir hayal kırıklığıyla yanından ayrılmışlardı. Timur Selçuk, şarkıyı çok alaturka bulmuş, tarzına uygun görmediği için tekliflerini kabul etmemişti.
"İki kafadar, başka bir yorumcu bulmak için kara kara düşünürken, Vasfi Uçaroğlu Orkestrası'nın solisti olan ve o dönemde adı yeni duyulmaya başlayan Berkant akıllarına geldi. Sevinç içinde birbirlerine sarılıp, Berkant'ı aramaya koyuldular. Kör talih peşlerini bırakmıyordu, Berkant o sırada İzmir Fuarı'nda sahneye çıkıyordu. Şehirlerarası telefon bağlantılarında saatlerce sıra bekleyerek, sonunda Berkant'a ulaşmayı başarmışlardı. Berkant ne olup bittiğini anlamadan İstanbul'a geldi ve kendini kayıt stüdyosunda buldu. Birkaç provadan sonra kayda geçildi ve Berkant aynı gün İzmir'e döndü. Gerisini hepimizi biliyoruz. Samanyolu şarkısı, filmden daha büyük iş yaptı ve dillerde name oldu.